Çarşamba, Mayıs 30, 2018

Çilehane'de Hatimle Teravih

Bir Ramazan daha geldi ve geçiyor. İşte yarısına ulaştık bile... Birçok camide teravihden sonra "Elveda ey şehr-i Ramazan" ilahileri başladı. Lakin bu Ramazan benim için farklı oluyor. Öncesinde kendimi şu nebevi dua ile hazırlamıştım:
Allahumme e'innî alâ zikrike ve şukrike ve husni 'ibadetike
Allahım, Seni zikretmem, Sana şükretmem, Sana güzel ibadet etmem için bana yardım et

Sonra düşündüm: Ramazan Kuran ayı olduğuna göre, bu ayda Kuran'ı anlamak konusunda farklı bir gayret göstermeliyim. Gelecek Ramazan'a çıkacak mıyım? Çıksam da sağlığım yerinde olacak mı? Olsa da şartlar böyle bir çalışmaya izin verecek mi? 65 sene faydalı-faydasız bir çok bilginin peşinden koştum, belki bin tane kitap okudum, ama okunması gereken Kitab'ı başından sonuna kadar hiç okumadım.

Bütün şartlar uygun olduğuna göre, bu ay boyunca Kitab'ın tamamını okumaya, teravih içinde ayakta dinlemeye ve öncesinde anlamını çalışmaya karar verdim. Bu basit görünen programın pek kolay olmayan, 30 gün sürecek şartları var:
1. Akşam okunacak cüzü, gün içinde oruçlu olarak aslından oku
2. Okuduğun cüzün anlamını (meal ve tefsir kullanarak) çalış
3. Ezbere bildiğin yerler varsa teyid et, yoksa üç satır olsun ezberle
4. İftarda bir kase çorba ile yetin ki namazda uyanık olasın
5. Erkenden yola çık ve ezanı camide dinle, yetişme telaşı olmasın
6. Ertesi sabah aynı cüzü Kabe imamlarından dinleyerek hatırla
7. Tilaveti infak ile destekle, ihtiyaç sahiplerini de hatırla

Hatimle teravih hiç denemeyene çok zor görünür... Ben de yakın zamana kadar aynı görüşteydim. Birkaç yıl Kabe'den yapılan yayınları izleyip birkaç kere de kendim deneyince işi anlamaya başladım ve artık hiç zor görünmüyor. 20 rekat normal hızla yarım saat sürerken, bir cüz okuyunca bir saate sığıyor. Yani bir ayda toplam 30 saat hepi topu...

Peki ne kazandık?

"Dünyanın bunca sorunu varken farz olmayan bu ibadetten ne bekliyorsun, hangi soruna çözüm olacak?" diyenlere en güzel cevap yine Kitabımızda:
innellezîne yetlûne kitâballahi veaqâmus-salâte
Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı kılanlar,
veenfaqû mimmâ razaqnâhum sirren ve'alâniyeten
kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarf edenler,
yercûne ticâreten len tebûr
tükenmeyecek bir kazanç umarlar.

http://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=35&ayet=29

Bir ay boyunca sadece Kuran çalışmaya niyetlendiğim için, zaten pek izlemediğim güncel olaylardan kendimi tamamen soyutladım. İlk 15 gün fire vermeden Çilehane'ye devam ettik. Rabbim tamamına eriştirsin...

Aziz Mahmûd Hüdâyî’nin Çilehânesi -- Yaklaşık 100 yıl önce

Sonuç (14 Haziran 2018)

Çok şükürler olsun ki 30 gün devam eden bu ibadeti dün gece eksiksiz tamamladık. 33 saat içinde Kerim Kitabımızı başından sonuna kadar ayakta dinledik ve imamların tilavetini 600 rüku, 1210 secde, 300 tahiyyat, 300 salavat ve 600 selam ile süsledik. Allah kabul etsin...

Çilehane'de Teravih -- Temmuz 2014


Salı, Mayıs 29, 2018

Bir öz-eleştirinin arka planı

Geçen yaz yayınlanan bu eleştiri, asırlardır aynı kalan insani zaaflarımızın kapsamlı bir özeti oldu. Allah korusun... Hepsine birlikte bakınca, yazarın amacının ipuçları vererek okuyucu araştırmaya sevk etmek olduğu görülüyor. Bu araştırmanın sonunda, hemen her satırın bir ayete atıf yaptığını bulduk:

[Ayetleri Iqra yazılımında görmek için ayetin numarasına dokunun]

Kimimiz terk etti tepeyi, ganimetlerin peşinden koşup gittik. Ne zafere ulaşabildik, ne de ganimet toplayabildik...

3:155 (Uhud'da) iki ordu karşılaştığı gün, sizi bırakıp gidenleri, sırf işledikleri bazı hatalar yüzünden şeytan (yerlerinden) kaydırmıştı. Yine de Allah onları affetti. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, halîmdir. [Uhud'un siyer kitaplarındaki hikayesi en sondaki linkte]



Kimimiz karaya çıkınca Allah’ı unuttu... Ne gemide verdiğimiz sözü tutabildik ne de karada adam gibi durabildik...

31:32 Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar.


Kimimiz bahçe sahiplerinin imtihanına tutuldu... Kimse görmeden toplayacaktık mahsulümüzü. Büyük bir musibete duçar olduk. Ne mahsul toplayabildik, ne de kimse gördü bizi...

68:25-27 (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!


Kimimiz amansız bir “vehn” hastalığına yakalandı bu yolda... Dünya sevgisi ve ölüm korkusu kapladı yüreklerimizi.

3:14 Nefsani arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.

Bir adam: "Vehn nedir ya Rasûlullah?" diye sorunca: "Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir." buyurdu.  (bk. Ebu Davud, Melahim, 5)


Kimimiz Tâlut ordusunun imtihan edildiği nehirle imtihan edildi yolda... Bir avuç içmemiz gereken nehirden kana kana, tıksıra tıksıra içtik... Ne sabit kalabildi ayaklarımız, ne de gökten sabır yağdı üzerimize...

2:249 Tâlût ordu ile hareket edince, "Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka." dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler.


Kimimiz Samiri’lerle karşılaştı yolda... Buzağıların peşine takılıp gittik... Sahte böğürtülerin, göz kamaştıran parıltıların büyüsüyle yoldan çıktık.

20:88 Bu adam, onlar için, böğürebilen bir buzağı heykeli icat etti. Bunun üzerine: İşte, dediler, bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat onu unuttu.


Kimimiz Züleyha’lara rastladı yolda... Nefsimizin ardına düşüp gittik. Ne Yusuf olabildik ne de "ben Allah’tan korkarım" dedik...

12:23 (Yusuf) “Allah'a sığınırım. Çünkü O (Allah) benim Rabbimdir, yerimi güzel kılmıştır. Şüphesiz zalimler kurtuluşa ermez” dedi.


Kimimiz Salebe’lere katıldı yolda... Dava için çıktığımız yolda davarların peşine takılıp gittik. Vadi dolusu mallar doyurmadı gözümüzü...

9:75-76 Aralarında: "Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız" diye O'na and verenler vardır. Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler.


Kimimiz Kuzman’lara dönüştü yolda... Nice Uhud’lar gördük amma, desinler, görsünler, bilsinler, sevsinler, övsünler diye savaştık...

Sahabeler, bundan sonra, Resûl-i Kibriya Efendimizin sözünün hakikatini anladılar. Kuzman’ın bunca kahramanlığı ve fedakârlığı, Allah yolunda, Allah için değil de, kavminin ve kabilesinin şan ve şerefi ile Medine’deki hurmalıkla­rını korumak uğrunda gösterdiğini öğrendiler. [uzunca bir metin, Okçular Tepesi de burada anlatılıyor]


Allah’ın rızasından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlardık yolun başında... Şimdi ellerimizde kaybetmekten korkacağımız çok şey var amma her şeyimiz olan “o bir şeyi” kaybettik sonunda...

Kaynak
* "Okçular Tepesini Terk edenlere...", Abdülaziz Kıranşal, 17 Ağustos 2017
* Resim: "Bir Ömür Okçular Tepesi", Senai Demirci, 31 Ekim 2012