Cuma, Ağustos 26, 2005

Âlem-i Kevn-u Fesad

Kevn, olmak, yapmak... Fesâd, olan şeyin bozulması...
Âlem-i Kevn-u Fesâd, bir "yap-boz" dünyası...
"Kevn ve fesâd" denilince akla illâ ki Kehf suresi geliyor:

vadrib lehum meselel-hayâtid-dunyâ
Onlara dünya hayatının misalini anlat
kemâin enzelnâhu mines-semâ
Gökten indirdiğimiz su gibi
fahtalata bihî nebâtul-ard
Onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışır
feasbaha heşîmen tezrûhur-riyâh
Rüzgarın savurduğu çöp kırıntısına döner
vekânallâhu 'alâ kulli şey-in muqtedirâ
Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahiptir

Ah dünya hayatı!
Uğraşır bir ev yaparsınız, deprem alır götürür.
Çabalar bir iş kurarsınız, bir yanlış karar iflas ettirir.
Didinir bir çocuk yetiştirirsiniz, bir serserinin çarptığı
araba ile yılların emeği yok olur.
Bir devlet kurarsınız, barbar güçler her şeyi darmadağın eder.
Her biri rüzgarın savurduğu çöp kırıntısı olur gider.

Bu kelimelerin anlamını Esad Coşan'dan dinleyelim:

Kevn, olmak, yapmak demek;
fesâd, olan şeyin bozulması demek.
Meselâ; çocuk küçük küçük oyuncak parçalarını
bir araya getiriyor, bir ev yapıyor.
Öteki yaramaz çocuk da geliyor, bir vuruyor,
darma dağın dağıtıyor. Yapmak ve bozmak...

Jigsaw

Cuma, Ağustos 19, 2005

Umutsuzluğa Yer Yok

(Camilerde cenaze namazından az önce okunan ayet)

qul yâ 'ibâdiyellezîne esrefû 'alâ enfusihim
39:53 De ki: "Ey nefislerine aşırı giden kullarım,
lâ taqnatû min rahmetillâh
Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin
innallâhe yagfiruz-zunûbe cemî'â
Allah günahların hepsini bağışlar
innehû huvel-gafûrur-rahîm
O, bağışlayandır, merhametlidir."

Umutsuzluğa yer yok, çünkü affedilmeyen günah yok.
O'nun gufranına, rahmetine ne sığmaz ki...
Yeter ki bunun bilincinde olalım.


42:28. vehuvellezî yunezzilul-gayse min ba'di mâ qanatû
Umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren O'dur,
veyenşuru rahmetehû, vehuvel-veliyyul-hamîd
rahmetini yayar, O övülmeğe layık olan dosttur.

En umutsuz görünen zamanlarda rahmet yağmuru geliverir.

lâ yes-emul-insânu min du'âil-hayr41:49. İnsan, iyilik istemekten usanmaz
vein messehuş-şerru feyeûsun qanût
bir kötülük gelince meyus olur, umutsuzluğa düşer

Yukarıdaki üç ayette geçen umutsuzluk, qaf-nun-tı kökünden.
Buna benzeyen bir kelime daha var: qaf-nun-te, ince te ile.
"Uzun dua etmek" anlamına, kunut duası o kökten geliyor.

Cuma, Ağustos 12, 2005

Takva Mescidi

Tevbe suresinde mescitler hakkında ilginç ayetler var:

9:18 innemâ ya'muru mesâcid-allâhi
Allah'ın mescitlerini imar edenler sadece
men âmene billâhi vel-yevmil-âhiri
Allah'a ve ahiret gününe inanan,
veaqâmes-salâte veâtez-zekâte velem yahşe illallâh
namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah'tan korkanlardır.
fe'asâ ulâike en yekûnû minel-muhtedîn
Ancak onlar doğru yola erenlerden olabilirler.

Aynı surenin sonuna doğru, takva üzerine kurulan Quba mescidi ile, nifak amaçlı yapılan bir mescid kıyaslanıyor. Mescid yapmak gibi bir amel bile, niyeti doğru değilse insana yarar getirmiyor:

107. Zarar vermek, inkar etmek, müminlerin arasını ayırmak, Allah ve Peygamberine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescid kurup: "Biz sadece iyilik yapmak istedik" diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah şahittir.
108. O mescidde hiç durma! İlk gününden beri Allah'a karşı gelmekten sakınmak için kurulan mescitte bulunman daha uygundur. Orada, arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever.
109. Yapısını, Allah'tan sakınmak ve Onun hoşnutluğuna ermek için yapan kimse mi daha hayırlıdır; yoksa, yapısını kayacak bir yar kıyısına yapıp da onunla beraber cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden kimselere doğru yolu göstermez.
110. Yaptıkları bina, kalplerinde şüphe ve ızdırap kaynağı olmakta kalpleri paralanana kadar devam edecektir. Allah bilendir, hakimdir.

Burada söz konusu olan mescid, rasûlullah (salat ve selam ona) tarafından yıktırılmış. Niyetlerimiz düzgün olsun.

Cuma, Ağustos 05, 2005

Vesvesenin İlacı

Vesvese, kuruntu, aslı olmayan ihtimaller...

İnsan aklını bazan olmamış şeylere takar. "Ya şöyle olursa" diye kendini bitirir. Bazan da geçmiş olayların açıklamasını kendi kuruntuları üstüne inşa eder. "Muhakkak böyledir" diye perişan olur.

Her ikisi de insana zarardır.
Her ikisi de ilişkilere zarardır.
İlacı da çok basittir:

qul e'ûzu birabbin-nâs
melikin-nâs
ilâhin-nâs
min şerril-vesvâsil-hannâs

O Rabbimdir, Melikimdir, İlâhımdır
Vesveseden O'na sığınırım

Acaba "vesvese" kelimesi nasıl ve nerede geçiyor?
Korunmuş Kitabımızda dört yerde buldum:

20:120. Ama şeytan ona vesvese verip:
"Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi? dedi.

Bu ayette ve benzeri 7:20'de şeytan vesvese fısıldıyor.

50:16. And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine
fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.

Burada ise doğrudan nefis fısıldıyor.

Daha önce bahsedilen Nas suresinde dışımızdaki
vesveseciler söz konusu: cin ve insan

Öte yandan Allah-u Teâlâ'yı anmak ile vesvese ışık ile karanlık, gece ile gündüz gibi birbirini kovalayıp durmakta... Biri varsa, diğeri yok.

Vehim ile vesvesenin farkı nedir?

vehm, evhâm: aldatıcı hayal
mevhûm: evham ürünü [mefhûm: anlam, kavram]
ithâm: suçlama ittihâm: suçlanma

Yani vehimde sadece aldanma var, gerçeğin ihtimali bile yok.
Vesvesede ise uzak bir ihtimal var, bir de bunu fısıldayan var:
Nefis, şeytan, kötü arkadaş, media, vb.