Vahiy bir indiriliş sürecidir. Allah'ın kelimeleri önemli ve güçlü bir meleğe yüklenerek insana doğru, dünyaya indirilmiş. Necm suresinin ilk 12 ayetinde vahiy süreci anlatılıyor.
1.
ven-necmi izâ hevâ Batan yıldıza and olsun ki, 2.
mâ dalle sâhibukum vemâ gavâ arkadaşınız sapmamış ve azmamıştır. 3.
vemâ yentiqu 'anil-hevâ O, keyfinden konuşmaz, 4.
in huve illâ vahyun yûhâ ancak indirilen bir vahiydir. Bu surenin çarpıcı melodisi, ayetlerin sonundaki kısacık
kelimelerden kaynaklanıyor:
hevâ: (f) battı, kaydı, düştü
gavâ: azdı
hevâ: (i) istek (
Hevâ Nedir?)
yûhâ: vahyedildi
5.
'allemehû şedîdul-quvâ Ona, çetin kuvvetlere sahip olan öğretti, 6.
zû mirretin festevâ akıllı ve güçlüdür; birden doğruldu, 7.
vehuve bil-ufuqil-a'lâ en yüksek ufukta iken. quvâ: kuvvetler
festevâ: doğruldu
a'lâ: en yüksek
Burada söz konusu olan güçlü öğretmen, elbette Cebrail.
Öğretilen ne? Elbette Kuran, vahiy yolu ile öğretildi.
8.
summe denâ fetedellâ Sonra yaklaştı ve sarktı, 9.
fekâne qâbe qavseyni ev ednâ iki yay aralığı kadar belki daha yakın oldu. 10.
feevhâ ilâ 'abdihî mâ evhâ (Allah) kuluna vahyedeceğini etti. denâ: yaklaştı, alçaldı
tedellâ: sarktı
ednâ: daha yakın
evhâ: vahyetti
Muhteşem bir meleğin seçilmiş bir insana yaklaşması.
Cebrail hakiki suretinde göründüğü için, dehşet verici.
"Beni örtün, beni örtün!" dedirtiyor.
11.
mâ kezebel-fuâdu mâ reâ Gözün gördüğünü gönlü yalanlamadı. 12.
efetumârûnehû 'alâ mâ yerâ Gördüğü şey hakkında tartışır mısınız? reâ: gördü
yerâ: görür
Surenin bundan sonraki 6 ayetinde de mi'râc anlatılıyor, ama anlamak ne mümkün, ancak hissedilir. Çünkü mi'râc, özel bir kulun Rabbine yükselişidir.
mi'râc: yükselecek yer, Allah'ın elçisinin muhteşem yükselişi
(zaman ve mekan olarak bu dünyanın dışında)
13.
veleqad reâhu nezleten uhrâ Onu (Cebrail'i) bir inişinde daha gördü. 14.
'inde sidretil-muntehâ Sidretul-munteha'da 15.
'indehâ cennetul-me-vâ Orada Meva cenneti var. uhrâ: başka
sidretul-muntehâ: sınır ağacı
me-vâ: bahçenin özel ismi
16.
iz yagşes-sidrete mâ yagşâ Sidre'yi bürüyen bürüyordu. 17.
mâ zâgal-basaru vemâ tagâ Gözü ne oradan kaydı, ne de onu aştı. 18.
leqad reâ min âyâti rabbihil-kubrâ Rabbinin büyük ayetlerini kesinlikle gördü yagşâ: bürüdü, sardı
tagâ: haddi aştı
kubrâ: büyük
Bu ayetler neydi? Bizim iman esasları olarak görmeden
inandığımız varlıklar: Melekler, Elçiler, Cennet, Cehennem...
Allah'ın elçisi (salat ve selam onun), Cebrail'i hakiki suretinde
iki kere görmüş: Biri ilk vahiy gelişinde, diğeri Mirac gecesinde.
mâ kelimesinin iki anlamıBu 18 ayet içinde, mâ kelimesi tam 10 defa kullanılmış, iki ayrı anlamı var. Birinci anlamı, fiili olumsuz yapmak:
mâ dalle: sapmadı
mâ gavâ: azmadı
mâ yentiqu: konuşmaz
mâ kezebe: yalanlamadı
mâ zâga: kaymadı
mâ tagâ: aşmadı
Diğer anlamı da, fiilden isim yapmak:
mâ evhâ: vahyettiği
mâ reâ: görmüş olduğu
mâ yerâ: görmekte olduğu
mâ yagşâ: bürüyen
isrâ: gece yolculuğu, hicretten kısa bir zaman önce, Allah'ın
elçisinin Mekke-Kudüs arasında birkaç saatlik yolculuğu
(zaman ve mekan olarak bu dünyada)
İsra suresinin ilk ayeti de bu mucizeyi anlatıyor:
17:1
subhânellezî esrâ bi'abdihî leylen Kulunu bir gece ... götürenin şanı yücedir ...
linuriyehû min âyâtinâ ona ayetlerimizi göstermek için Götüren kim? Allah, çünkü tesbih sözü ancak O'na layık.
Giden kim? O'nun özel bir kulu. Kul olarak çağırılmış.
Neden? "Ayetlerimizi göstermek için"
Oradan getirdiği namaz hediyesi ile aynı yükseliş imkanını bizlere sunmuş, daha ne isteriz... En güzel yükselişler hepimizin olsun. Mirac gecemiz hakiki bir merdiven basamağı olsun.