Çarşamba, Nisan 12, 2006

Karanlık ve Şimşekler

Bakara suresindeki misallerden biri, müminlere rastlayınca "Biz de iman ettik" deyip, onlardan ayrılınca, "Biz ille de o sefîh kimselerin inandığı gibi mi iman edelim?" deyip, alay eden kimselere dair. Bu kimseler içiyle dışı farklı olan, sözünde samimi olmayan, hidayete karşılık dalaleti tercih etmiş kimseler.

Onlara dair ilk benzetme şöyle:

2:17-18. Onların durumu,
bir ateş tutuşturmak isteyen kimse gibidir ki,
o çevresindekileri aydınlatınca (faydalanmadılar),
Allah da onların ışığını giderip, kendilerini karanlıklar içinde,
görmez olarak bıraktı.


2:18. (Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler.
Artık onlar dönemezler.


Karanlıklar içinde başını uzatacak gibi olan ama gücü olmayıp, sönüveren cılız bir ateş yakmaya çalışanın hâli gibi. Bir ışık var, çünkü söylemlerinde bazen doğrudan yana gibi duruyorlar. Ama hâlleri hemen karanlığa çevriliveriyor, çünkü kalpleri iman ışığıyla aydınlanmış değil.

Hemen peşinden ikinci temsil geliyor. Etkili ve ürkütücü bir dış tasvirle başlayıp, çarpıcı bir benzetmeyle son bulan iki ayet:

2:19-20. Yahut, yoğun karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) içinde
gökten boşalan şiddetli bir yağmur(a tutulmuş kimsenin hali) gibidir.
Onlar, yıldırımlardan ölmek korkusuyla
parmaklarını kulaklarına tıkarlar.
Oysa Allah, kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.

O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp alıverecek.
Onlara aydınlık verince ışığında yürürler,
karanlık tekrar basınca da dikilip kalırlar.
Allah dileseydi elbette onların işitmelerini ve görmelerini de giderirdi.
Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.


Bu kez ateş yakmaya çalışan bir insan yok. Gecenin zifiri karanlığında şimşeğin ışığında yolunu arayan bir insan var. Bir yandan yıldırımdan alabildiğine korkuyor. Şaşkın ve âciz. İşin ilginci ara ara o ışığı görebiliyor. Elbette, Allah dileseydi, onu da göremezdi. Ama o görmesinin yolunu bulmasına hiç faydası yok. Şimşek geçtiği anda her yer karanlık.

Allah ışığımızı daim kılsın.