dört parça halinde 450 senedir orada öylece duruyor.
Gören gözlere, düşünen akıllara ebedî bir hitâb.
Tevbe suresinin 112. ayeti:
et-tâibûnel-'âbidûnel-hâmidûn
tevbe eden, kulluk eden, hamd eden,
es-sâihûner-râk'iûnes-sâcidûn
seyahat eden, rükû eden, secde eden,
el-âmirûne bil-ma'rûfi ven-nâhûne 'anil-munkeri
doğruyu emreden ve eğriden alıkoyan,
vel-hâfizûne lihudûdillâhi vebeşşiril-mu°minîn
ve Allah'ın sınırlarını koruyan müminlere müjdele
Bu ayet, bütün kelimeleri bağlanarak bir nefeste okunuyor.
Tertil ile okursanız, ne kadar tesirli olduğunu göreceksiniz.
Tevbe, ibâdet, hamd, rükû ve secde etmek.
Bunları anlamak kolay da, seyahat ne acaba?
Belki enfusî bir yolculuk, belki âfâkî, muhtelif rivayetler var:
- "Ümmetimin seyahati oruçtur." (Hadis)
- "Allah yolunda cihad etmektir."
- "Mekke'den Medine'ye hicret edenlerdir."
- "İlim tahsili için yolculuk yapanlardır"
- "Allah'ın âyetlerine ibretle bakmak için seyahat edenlerdir."
"tvb" kökünden türetilmiş kelimeler Kitab'ımızda 87 kere kullanılmış, bunların önemli bir kısmı Tevbe suresinde bulunuyor.
Özellikle surenin adını belirleyen şu ayet:
9:118 Bütün genişliğine rağmen yer onlara dar
gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp,
Allah'tan başka sığınacak kimse olmadığını
anlayan, savaştan geri kalmış üç kişinin
tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe
ettikleri için onların tevbesini kabul etmiştir.
Çünkü O tevbeleri kabul eden, merhametli olandır.
Önce kul tâib ve nâdim olup tevbe edecek,
sonra Rab tevvâb olduğunu gösterip kabul edecek.
O üç kişinin tevbesi ile bunun kabulü arasında kaç gün
olduğunu, o günlerde ne yaptıklarını biliyor musunuz?