Cuma, Kasım 25, 2005

"İki Doğu Kadar Uzak Olsaydı!"

vemen ya'şu 'an zikrir-rahmâni
43:36 kim Rahman'ın zikrine körlük ederse
nuqayyid lehû şeytânen fehuve lehû qarîn
ona bir şeytan bağlarız, artık ona yakın olur
veinnehum leyesuddûnehum 'anis-sebîli
37. şüphesiz onlar bunları yoldan çıkarırlar
veyahsebûne ennehum muhtedûn
bunlar da doğru yolda olduklarını sanırlar
hattâ izâ câenâ qâle yâ leyte
38. sonunda Bize gelince "yazık!" der
beynî vebeyneke bu'del-meşriqayni
"keşke aramızda iki doğu arasındaki kadar uzaklık olsaydı"
febi-sel-qarîn
ne kötü bir arkadaş

Önce kul, Rahman'ın zikrine körlük ediyor.
Ayetleri, emirleri, yasakları görmezlikten geliyor.
Ona bir şeytan veriliyor, iyice yakın bir arkadaş oluyor.
Yavaş yavaş yoldan çıkartıyor, hiç farkettirmeden.
Kul hâlâ körlük ediyor, doğru yoldayım sanıyor.
Aslında şeytanın yaptırım gücü yok ki.
Sadece çağırıyor, ayartıyor, unutturuyor.

Hesap günü,
herkesin O'nun önüne çıktığı gün,
amellerin tartıldığı, sırların kalktığı gün,
şeytanlarla rehberler ayrılıyor,
iyi ve kötü arkadaş anlaşılıyor.

Ayette geçen "meşriqayn" iki doğu anlamında.
Güneşin yazın ve kışın doğduğu iki yer.
Rahman suresinde geçer:
rabbul-meşriqayni verabbul-magribeyn
17. O, iki doğunun Rabbidir, iki batının Rabbidir.

"bu'del-meşriqayn" çok çok uzağı anlatan veciz bir ifade.