Âli 'imrân suresinde takva sahiplerinin veciz ama kapsamlı
bir tanımı var,  hepimiz için rehber olacak bir tanım:
ellezîne yunfiqûne fis-serrâi  veddarrâi
bollukta ve darlıkta infak edenler
vel-kâzimînel-gayza
öfkelerini tutanlar
vel-'âfîne  'anin-nâsi
insanları affedenler
vallâhu yuhibbul-muhsinîn
Allah muhsinleri  (iyilik yapanları) sever
vellezîne izâ fa'alû fâhişeten ev zalemû  enfusehum
çirkin bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde 
zekerullâhe festagferû lizunûbihim
Allah'ı anarlar,  günahlarına istigfar ederler
vemen  yagfiruz-zunûbe illallâh
günahları Allah'tan başka kim silecek?
velem yusirrû 'alâ mâ fa'alû vehum ya'lemûn
onlar yaptıklarında  bilerek ısrar etmezler
Geçen hafta "takva"nın,  kulluk ederek erişilecek bir hâl olduğunu  öğrenmiştik. Bugünkü inciler ise o hâlin gereklerini  öğretiyor.
Önce paylaşmak. Elde ne varsa. Az ya da çok mühim değil. Yeter  ki, insanın içinde o paylaşma duygusu olsun. Elindeki nimetlerin  Allah'tan olduğunu bilsin ve şükür imtihanından paylaşarak  geçsin.
Vermeyi sevenlere ne mutlu..
İkincisi öfkeyi tutmak imiş.  Zor iş öfkelenmeden durabilmek. Belki kıymeti de zorluğundan geliyor. Kırmak,  yıkmak, dökmek öyle kolay ki.
Üçüncüsü affetmek... Demek karşımızdaki  affı gerektiren bir kötülük yapacak, belki mânen canımızı acıtacak, isteğimiz  dışında duracak -belki bundan pişman olacak ya da olmayacak- bize düşense o  insanı anlamak ve affetmek olacak. Çünkü bizim gayrıya kızgınlığımız  ancak O'nun için olmalı.
Halbuki insanların çoğu artık sadece  nefisleri için kızıyorlar ya da seviyorlar. Allah'ın buğzettiğine değil,  kendi hoşlarına gitmeyene kızıyorlar. Bakıyorum bazen, helaller haram olmuş,  haramlar helal. Herşey tepetaklak. Asıl kızılacaklar baştacı, makbul olan  şeyler kızgınlık vesilesi...
Geleyim ayetin son cümlesine: Allah muhsinleri (iyilik yapanları) sever. Demek, hayata  bakışımız bir yandan da şöyle olmalı. Nasıl olur da birine bir iyilik  yapabilirim? Hangi yolu seçersem daha çok kişiye iyilik yapmış  olurum?
Takva hâli üzere olanlar çirkin bir şey yaptıklarında veya  kendilerine zulmettiklerinde -çünkü iyi biliyoruz ki yapılan her çirkinlik  ancak kendimize zulümdür- Allah'ı anarlar, günahlarına istiğfar  ederler.
Kuluz. Sürçüyoruz. Yanılıyoruz. Düşüyoruz. Ama dönüş ancak  O'na. Rabbimiz Rahman, merhameti sonsuz. Gaffar, affı da sonsuz.  Günahları Allah'tan başka kim silecek?
Allah Teâlâ'nın affı  var. Evet. Ama bir de günahları tamamen silmesi var. Gufran sıfatı var.  Düşünsenize, tamamen silmek. Hiçbir iz kalmadan. Hiç olmamış gibi. Hiç  yaşanmamış gibi.
Rabbim tüm kusur ve günahlarımızı tamamıyla  silsin.
Biz de yaptıklarında bilerek ısrar edenlerden asla  olmayalım.
Vesselam.