Duâ ve tevekkül meyelân-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tevbe dahi meyelân-ı şerri keser, tecavüzâtını kırar. (Yirmi Altıncı Söz)
Nefislere fücur ve takva birlikte ilham ediliyor. Hayra da meyleder, şerre de. İkisinin en önemli farkı ise, hayra meylin zayıf, şerre meylin kuvvetli olması.
Zaman olur, insan hayra meyletmek ister de, elinden gelmez, imkanları yoktur. Hayra muhtaç olan aciz mümin, Musa gibi dua eder:
28:24 rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin faqîr
Rabbim bana bahşedeceğin her hayra öylesine muhtacım ki...
Zaman olur aynı insan Rabbinin emrini unutuverir, şerre meyleder. İçini pişmanlık kaplayınca da tevbe etmek ister. Günahının silinmesine muhtaç olan aciz mümin, Yunus gibi istigfar eder:
21:87 lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minezzâlimîn
Senden başka tanrı yoktur, subhâneke, zâlimlerden oldum...
Sonunda herşey O'nun elinde. Meyilleri de O vermiş, fiilleri de yaratan O. Dilerse her istediğimizi verir de bizi nimetle sınamaya devam eder. Dilerse günahları siler, hiç işlenmemiş gibi tertemiz bir sayfa açar.
Elçisinin (salat ve selam onun) meşhur sözüdür:
et-tâibu minez-zenbi kemen lâ zenbe leh
Günahtan dönen, hiç günahı olmayan gibidir (İbni Mace, 4250)