Bir hadis-i şerifte Alah'ın elçisi (sav) buyurmuş:
"Azîz ve celîl olan Allah diyor ki: Kim, Kur'an-ı Kerim'i okuma meşguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalırsa, ben ona, isteyenlere verdiğinden fazlasını veririm." (Tirmizi, 2917)
Dua hayatın gayesi konumunda (25:77) olduğu halde, Kur'an tilâveti duanın önüne geçiyor. Çünkü en güzel dualar zaten Kur'an içinde. Anlasak da öyle, anlamasak da...
Bugün o yoruma iki inci eklemek istiyorum:
Birincisi, Kur'an okumak duayı kapsadığı gibi, namaz da tilâveti içeriyor.
aqimis-salâte lidulûkiş-şemsi
ilâ gasaqil-leyli vequrânel-fecr
inne qurânel-fecri kâne meşhûdâ
17:78 Güneşin batışından gecenin kararmasına kadar namaz kıl, bir de fecir Kuran'ı. Muhakkak fecir Kuran'ına şahitler var.
Genellikle sabah namazı olarak tefsir edilen "fecir Kuran'ı" deyimi, namaz ve okuma kavramlarını en bereketli bir vakitte birleştiriyor. Sabah namazında okunan Kur'an'ın şahitleri varmış. Kim acaba?
İkincisi, anlayışla okumak, anlamaya çalışmak elbette daha iyi.
Buna örnek olarak dört ayet veriyorum. Bunları
* aşağıdaki kelimelere bakarak anlamaya çalışmak
* verdiğimiz anlamı meal ya da tefsir ile kıyaslamak
* ezberlemek (hiç olmazsa son ayeti)
çok zor olmasa gerek...
felemmâ cenne 'aleyhil-leylu reâ kevkeben
qâle hâzâ rabbî,
felemmâ efele qâle lâ uhibbul-âfilîn
lemmâ: -dığı zaman
cenne: örttü, kapladı 'aleyhi: onu (İbrahim)
leyl: gece reâ: gördü kevkeb: gezegen
qâle: dedi hâzâ: bu rabbî: rabbim
efele: battı uhibbu: severim âfilîn: batanlar
felemmâ reel-qamere bâzigan qâle hâzâ rabbî
felemmâ efele qâle lein lem yehdinî rabbî
leekûnenne minel-qavmid-dâllîn
reâ: gördü qamer: ay bâzig: doğan
in: eğer lem: değil yehdinî: bana hidayet verir
ekun: olurum leekûnenne: kesinlikle olurum
min: -den qavm: kavim, millet dâllîn: şaşırmışlar
felemmâ reeş-şemse bâzigaten qâle hâzâ rabbî hâzâ ekber
felemmâ efelet qâle yâ qavmi innî berîun mimmâ tuşrikûn
şems: güneş bâziga: doğan ekber: daha büyük
innî: muhakkak ben berî: uzak
mimmâ tuşrikûn: ortak koştuklarınızdan
innî veccehtu vechiye lillezî fataras-semâvâti vel-arda hanîfâ, vemâ ene minel-muşrikîn
veccehtu: döndürdüm vechiye: yüzümü
lillezî: O'na ki fatara: yaptı, yarattı
hanîfen: içten, hanif olarak (yüzümü döndürdüm)
mâ: değil ene: ben muşrikîn: müşrikler
Bu son ayet, namazın girişinde "subhâneke" yerine okunabilir.