Hac zamanı Kâbe'ye bakarak bir Cuma namazında olduğunuzu hayal edin. En büyük davete uyarak bu mübarek yere gelmişsiniz ve bu en önemli vakitte milyonlarca kişi ile aynı anda, aynı namazda dua ediyorsunuz. Güneş tepede, ama yaktığını duymuyorsunuz bile.
Duanızda ne istersiniz? İşte hepimizin ortak istekleri:
* ihdines-sirâtal-mustaqîm
* allâhumme salli 'alâ muhammed
* rabbenâ âtinâ fid-dunyâ hasene, vefil-âhireti hasene
Ya da gece herkesin uykuda olduğu bir sırada, karanlık ve soğuk bir odada, yalnız meleklerin gördüğü özel bir namazda ne istersiniz? Gene aynı şeyler: ihdinâ, salli ve âtinâ kelimelerinde özetlenen üç arzu. Hidayet ve iyilik anlaşılır, somut şeyler de, salli ne demek?
Ayrıca, bu kelimenin değişik anlamlarını Ahzab Suresi'nin 56. ve 43. ayetlerinde okuyoruz:
innallâhe vemelâiketehû yusallûne 'alennebî
Allah ve melekleri nebi için "salât ederler"
huvellezî yusallî 'aleykum vemelâiketuhû
O (Allah) ve melekleri sizin için "salât eder"
Salât, fiilin sahibi ve muhatabı açısından üç farklı durumu kapsayan müstesna bir kelime.
İlk anlamıyla, kulların Rab'lerine yönelişlerinin bir ifadesi olan "namaz". O salât ki, başlangıcında tekbir, sonrasında hamd, dua ve kıyamda yakınlık, rukûda tevazu, secdede mahviyetin dile gelmiş hâlleri olan tesbihler ile gözümüzün nuru. Bu ilk anlam li edatı ile belirtiliyor, fesalli lirabbike cümlesindeki gibi: "Rabbine (yönelip) namaz kıl".
"Salât" için ikinci anlam, diğer kulların Allah'ın kulu ve elçisi olan Hz. Muhammed (salat ve selam ona olsun) için bir duası olan "salâvat". Bu anlam 'alâ edatı ile belirtiliyor, biz kullar o müstesna kul için Rabb'imizden istiyoruz.
Üçüncü anlam ise kullarının kendisine yönelişlerini rahmet ve bağışlama olarak karşılayan Cenab-ı Hakk'ın lütfu cümlesinden oluyor ki, bu yönelişin muhatabı Ahzab Suresi 56. ayette Rasul-u Ekrem, 43. ayette ise tüm müminler olmuş. Hamdolsun...
Salâ, Ezân ve Kâmet
Çok yerde Cuma vaktinin yaklaştığı "salâ vererek" duyurulur:
es-salâtu ves-selâmu 'aleyke yâ rasûlallâh
es-salâtu ves-selâmu 'aleyke yâ emîne vahyillâh
es-salâtu ves-selâmu 'aleyke yâ seyyidel-evvelîne vel-âhirîn
Bu sözler hem selam hem de dua. O kadar önemli ki, aramızdan ayrılanları duyurmanın da etkin bir yolu olmuş. Heyecanla "salâ kimin için veriliyor?" dedirtiyor.
Daha sonra vakit girince hayyâ 'ales-salâ(ti) nidaları bu sefer namaz anlamındaki salâta çağıracak. Yani tekbir, tesbih, hamd ve duaya. Nihayet müezzinin qad qâmetis-salâ(tu) duyurusu ile salât başlayacak.
Tesbîh ve Duâ
subhânekallâhumme
subhâne rabbiyel-'azîm
subhâne rabbiyel-a'lâ
Hepsi aynı anlamda, sadece tesbihin uygulandığı kelime değişiyor. Birincide, namazın ilk cümlesinde, bir yakınlık var, Rabbime "Sen" diyorum. Sonra rukûda tevazu öne çıkıyor, Rabbimin büyüklüğü karşısında eğiliyorum. Secdede ise mahviyet var, her şey O'nun önünde yok oluyor.
Namazdaki dualarımız ise şu üç temel üstünde yükseliyor: O'ndan hidayet istiyoruz. Hem "burada", hem "orada" iyilik istiyoruz. Bir de dönüp, Rasulullah için Allah Teâlâ'ya salli diye yalvararak Allâhumme salli 'alâ muhammed, salâtımız içine "salât"ın ikinci anlamını da taşımış oluyoruz.
Tahiyyât ve Selâm
Ulu Zat'ı ziyarete evine gitmişiz, ya da evimizin en temiz köşesinde oraya doğru dönmüşüz. Önce ayakta O'nun bize öğrettiği "gizlenmiş inci" misali ayetlerden okuyoruz. Sonra tevazu ve mahviyet duyguları ile O'nun önünde eğilip yere kapanıyoruz. En sonunda oturup arz-ı hâl ediyor, bir şeyler istiyoruz.
et-tahiyyâtu lillâhi ves-salavâtu vet-tayyibât
Bütün tahiyyât, salavât, tayyibât Allah'ın
es-selâmu 'aleyke yâ eyyuhen-nebiyyu verahmetullâhi veberekâtuh
Selam sana, Allah'ın rahmet ve bereketi sana ey nebî
es-selâmu 'aleynâ ve'alâ 'ibâdillahis-sâlihîn
Selam hepimize ve (diğer) salih kullara
Bu mübarek kelimelerle söze girip, iman belirten şehadeti tekrarladıktan sonra, yukarıda belirtilen asıl isteğimizi dile getiriyoruz. Otururken ve secdede yapılacak duanın sınırı yok. Nihayet, sağa ve sola dua niyetiyle selam vererek bu ibadeti tamamlıyoruz.
Namazımız... Namazımız ve hayatımız içindeki salavâtımız... Ve Rabbimizin, huzuruna duran kullarını kabul edişteki sonsuz rahmeti, ikramı, ihsanı ve yüceliği... Sanki içiçe geçmiş daireler, karşılıklı yönelişler ve tek bir kelime: Salât... Bizâtihi bu kelime Allah-u Teâlâ'nın bize bir lütfu olsa gerek.
inne salâtî venusukî vemahyâye vememâtî lillâhi rabbil-'âlemîn
Namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah'ındır