Cuma, Ocak 28, 2005

Yolcunun Duası

Bugün de yol dualarını hatırlayalım, inci dolu Kitabımızdan.
Taşıt araçlarının ilki Nuh Nebi'den kalma, duaları da öyle.

bismillâhi mecrâhâ vemursâhâ,
inne rabbî legafûrun rahîm

11:41 yürüten ve durduran Allah'ın adıyla,
Rabbim gafûr ve rahîmdir


subhânellezî sahhare lenâ hâzâ
vemâ kunnâ lehû muqrinîn
ve innâ ilâ rabbinâ lemunqalibûn

43:13-14 bunları hizmetimize Veren ne Yücedir
bizim bunlara gücümüz yetmezdi
şüphesiz Rabbimize dönüvereceğiz


rabbi enzilnî munzelen mubâreken
veente hayrul-munzilîn

23:29 Rabbim, beni bereketli inişle indir,
Sen indirenlerin en iyisisin


Hayat yolunda hepimize iyi yolculuklar..
Yolumuz açık, menzilimiz mübarek olsun..

Cuma, Ocak 21, 2005

"Bayram ederler yâr ile şimdi"

Bayram'ın imdi, bayramım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd u senâlar, hamd u senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
Hacı Bayram Velî

Heyecan bitti. Dünya döndü, bayrama ermiş olarak... Rahman'ın konukları da dünyaya döndüler, her biri arınmış olarak...

Kutsal topraklara doğan bayram güneşi ümmetin üzerine de doğsun, diye ayrıca dua etmeye ise hiç hâcet yok. O güneş bir kere doğmuş zaten ve her an aydınlatmaya devam ediyor. Bir güneş daha beklememeli boş yere.

Bayramın ilk günü sabah taşını atanlar, kurban kesmeyecekse, ihramdan çıktılar, tavafı tamamladılar ve artık "hacı" oldular. Kurban kesenler biraz daha bekledi. O iş bitinceye kadar ihramda kaldılar. Bundan sonra, ikinci ve üçüncü gün atılacak taşlar kaldı sadece. Dördüncü gün sabahından itibaren hacıların geri dönüşü başlayacak.

Geldikleri gibi dönecekler, ama artık bambaşka bir damla olarak. Kâbe dünyanın kalbi gibi önce insanları kendine çekiyor, sonra temizlenmek üzere Arafat'a pompalıyor, sonra tekrar kendine çekip dünyanın her tarafına gönderiyor. Sanki Arafat dünyanın akciğeri, Kâbe de yüreği... Yılda bir defa atarak, Rahman'ın konuklarını temizlenmiş olarak eski yerlerine yolluyor. Arafat'ta, Muzdelife'de, Mina'da ve Kâbe'yi tavaf ederken bu konuklar sel içinde bir damla, kanda bir hücre gibi...

Tüm dünyada ise insanlar teşrik tekbirleriyle bu aşka ortak oluyorlar. Hele, bir de bu aydınlatan tekbirleri içlerinde Itri'nin o eşsiz sesiyle saklıyorlarsa eğer:

Allahu ekber, Allahu ekber
Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber
Allahu ekber, velillahil-hamd


Bayramınız kutlu olsun. Bayramınız bayram olsun.

Perşembe, Ocak 20, 2005

Muzdelife, Mina, Kâbe

Muzdelife
Arefe günü güneş batar batmaz hac yolculuğu başlar. Muzdelife’ye doğru bir insan ve taşıt seli... Her ağızda telbiye... İnsanların çoğu yaya olduğu için taşıtlar daha yavaş ilerler. 8-10 km’lik bu yol otobüsle 5-6 saat sürebilir. Güneş batınca Arafat’ta akşam ezanı okunmaz. Akşam namazını Muzdelife’ye kadar geciktirmek gerekir. Yolda ne kadar oyalanılsa bile akşam ve yatsı bir arada bu bölgede kılınır.

2:198. Rabbiniz'den refah istemenizde bir engel yoktur. Arafat'tan indiğinizde, Allah'ı Meş'aril Haram'da anın; O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. Nitekim siz önceleri hiç şüphesiz yanlış yoldaydınız.

Muzdelife’nin girişinde Meş’ar-il Haram olarak Kur'an'da geçen bir yer vardır. Burada da telbiye, tekbir ve tesbih ile Allah’ı zikretmek gereklidir. Yatsı namazından sonra her hacı adayı 70 adet küçük taş toplar, bunları yıkayarak bir torbaya koyar. Ertesi günkü sembolik savaşın mermileri burada hazırlanır. Muzdelife iki tarafı kayalarla çevrili taş bir vadi olduğu için bu taşları bulmakta hiçbir zorluk çekilmez.

Bundan sonra yapacak bir iş yoktur. Bir kaç saat dinlenmek, düşünmek ve dua etmek. Telbiyeyi de unutmayalım. Gecenin son kısmında ay batar ve hacı adayları yıldızların altında açıkta gecelerler. Etraftaki dev projektörler her yanı aydınlattığı için modern Muzdelife’de karanlığın dehşeti pek hissedilmez, fakat bunu hiç olmazsa hayalen yaşamalıdır. Sabah namazı daha ortalık karanlık iken fecrin ilk vaktinde kılınır. Bundan sonra kısa bir vakfe duası ile ayakta yalvarılır ve yolculuk devam eder.

Muzdelife'de gece

Mina
Sonraki durağımız Mina. Muzdelife’den Mina’ya sağlığı yerinde olanların yürüyerek gitmesi tavsiye edilir. Alacakaranlıkta lebbeyk seslerinin çınlamasını otobüste duyamazsınız. Zaten cemrelere kadar bütün yol 5 km’dir. Mina’da cemrelere taş atılır, gerekiyorsa kurban kesilir ve tıraş olarak ihramdan çıkılır. Bu görevler “Taş-Baş-Tıraş” şeklinde özetlenir. Hac ibadetinin çoğu böylece tamamlanmış olur, artık “hacı” olmak için sadece ifada tavafı kalır.

2:200-202. Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. "Rabbimiz! Bize dünyada ver" diyen insanlar vardır, öylesine, ahirette bir pay yoktur. "Rabbimiz! Bize dünyada iyiyi, ahirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru" diyenler vardır. Işte onlara, kazançlarından ötürü karşılık vardır. Allah hesabı çabuk görür.

Gerçek bir çadır kent Mina’da kurulmuştur. Arefe’den önceki geceyi ve bayram günlerini burada geçirmek kuvvetle tavsiye edilen fakat gerekli olmayan bir sünnettir. Gene de hacıların büyük çoğunluğu bu sünnete uyarak uluslararası kaynaşmayı sağlarlar. Mina’da bir kaç cami ile mezbahalar ve soğuk hava depoları vardır. İki taraftaki tepelerde de epey binalar yapılmıştır.

Cemreler (Taş)
Mina’nın batı ucunda yüzer metre ara ile üç taş direk vardır. Bunların isimleri, doğudan batıya, cemretud-dunya (alçak cemre), cemretul-vusta (orta cemre), cemretul-akabe (büyük cemre) olarak bilinir. Arapça'da cemre “küçük kor parçası” anlamına gelir, atılan taşlara nisbettir. Hadiste ve modern Arapça'da “şeytan taşlama” ifadesine rastlanmaz. Gene de, atılan bu taşların Hz. Âdem ve Hz. İbrahim ile eşlerinin ve çocuklarının gerçek şeytana attıkları taşlardan ilham aldığını söylememiz lâzım. Sonuç olarak cemreler, tövbe etmiş hacıların eski hatalarına ve bu hatalara teşvik eden şeytanlarına attıkları taşların ve pişmanlığın sembolüdür.

Rasulullah (ilk) cemreyi bayramın birinci günü öğleden önce, diğerlerini öğleden sonra atmıştı. (Muslim)

Büyük cemreye atılan taşlar

Bayramın ilk günü sadece büyük cemreye yedi adet taş atılır. Aynı tavaf ve say’da olduğu gibi, her atıştan önce Bismillah Allahu ekber denir ve taş atma işi hızla bitirilir. Büyük cemreye taş attıktan sonra dua yoktur, telbiye de burada sona erer. Yalnız hacca niyet edenler hemen tıraş olup ihramdan çıkarlar, diğerleri kurban kesilmesini bekler.

Cemrelere atılacak taşlar

İfada Tavafı
22:33. Bu nişanelerde sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti Atik'de (Kâbe'de) son bulurlar.

Arafat’tan bu yana devam eden insan seli (ifada) Mina’da durmaz. Taşlamadan sonra çoğunluk Kâbe’ye doğru akmaya devam eder. Sağlığı yerinde olanların bu son 5 km’yi de yürümeleri tavsiye edilir. Muzdelife ile Kâbe arasındaki toplam 10 km’lik hafif inişli yol, kalabalığa rağmen en fazla üç saat sürer. Artık lebbeyk değil tekbir sedaları göğe yükselir. Bayram tekbirleri başlamıştır:

Allahu ekber, Allahu ekber
Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber
Allahu ekber, velillahil-hamd


Bayram sabahı yapılacak son görev haccın farz olan ifada tavafını yerine getirmektir. Haccın say'ini yapmamış olanlar, bu tavafın arkasından say yaparlar. İfada tavafı için belirli bir vakit yoktur, ancak acele edip ilk günün sabahı yapmakta yarar vardır. Bu tavaf ile dünyaya günahlardan arınmış olarak tertemiz tekrar gelinir ve “hacı” unvanı kazanılır.

Kâbe'de Yatsı Namazı

Kâbe'ye varıp aşkla tavaf edenlere, Hacer-ul Esved'i özlemle selamlayanlara, taşlanmış şeytana lanetlerini taşlarıyla gösterenlere, Arafat'ta gözyaşları içinde kendilerini ve Rablerini tanıma fırsatı bulanlara, say ile ter döküp gayret gösterenlere, herşeyimizi bize veren Rabbimize herşeylerini gözlerini kırpmadan sunanlara selam olsun.

Çarşamba, Ocak 19, 2005

Hac Arafat'ta Başlar

Hac Arafat'tır, kim Cem gecesi fecrin doğmasından önce yetişirse, haccı idrak etmiş demektir. (Tirmizi, 57)

Zilhicce ayının dokuzuncu günü Arafat’ta toplanma, Arefe günüdür. Arefe, bilmek tanımak anlamına gelir. İlk insanın Rabbini tanıdığı yerdir. Aynı şekilde hacı adayları burada önce kendilerini, sonra Rablerini tanımak fırsatını bulurlar.

O sabah Mekke’de büyük bir hareket vardır. Bütün taşıt araçları akın akın Arafat’a insan taşır. Arafat’taki toplantı hac ibadetinin başlangıcı olarak çok önemlidir, ama burada yapılacak iş çok basittir: Öğle ve ikindi namazlarını ikişer rekat olarak bir arada kıldıktan sonra düşünmek ve dua etmek, her aklına geldikçe telbiye söylemek: lebbeyk.

lebbeyk allâhumme lebbeyk
lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk
innel-hamde ven-ni'mete leke vel-mulk
lâ şerîke lek


Buyur Allah'ım, geldim
Buyur ki ortağın yok Senin
Hamd Senin, nimet Senin, mülk Senin
Ortağın yok Senin

Arafat dağların arasında geniş bir düzlüktür. Kâbe’nin 20 km kadar doğusunda, biraz daha yüksekte... Bu yüzden "Arafat’a çıkmak" denir. 1990’dan sonra başlayan ağaçlandırma çalışmaları sonuç vermeye başlamış ve Arafat düzlüğü epeyce yeşermiştir. Arafat’taki tek bina, bir kısmı Arafat’ın dışında sayılan Nemire Mescidi'dir. On binlerce kişi alan bu cami yılda sadece bir kere kullanılır. Diğer zamanlarda ise kapalı ve ıssız...

Düzlüğün ortalarında küçük bir tepe vardır. Arefe günü üzüm salkımı gibi, bembeyaz hacı adayları ile dolar. Burası Adem ve Havva’nın dünyaya indikten sonra ilk buluştukları Rahmet tepesidir. Buraya çıkmak şart değil, zaten bu kalabalıkta çok zordur.

Arafat

Hacı adayları Arafat’ta en az yarım gün geçirirler. Güneşten korunmak için 40-50 kişilik büyük çadırlar yapılmıştır. Her türlü yiyecek maddesi rahatlıkla bulunabilir. Fakat elbette ki, burası bir piknik alanı değildir. Burada az yemek ve çok dua hacı adayı için daha iyidir. Akşam başlayacak önemli yolculuğa ruhun hazır olması için midenin dolu olmaması çok yararlıdır. Arafat’ta buzlu su ve tuvalet ihtiyaçları da hiç sıkıntıya sebep olmaz. Kaybolma tehlikesine karşı, çadırdan ve gruptan fazla uzaklaşmamak tavsiye edilir.

2:199. Sonra, insanların toplu olarak akın ettiği yerden, siz de akın edin. Allah'tan mağfiret dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder.

Güneş iyice alçalınca, ayağa kalkılır ve uzun bir vakfe (ayakta toplu ya da yalnız dua) yapılır. Artık kalbler iyice yumuşamıştır. Burası pişmanlık, tövbe ve dilekleri arz yeridir.

Rabbimiz! Unutur veya kasıtsız hata edersek, bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden önceki itaatsiz ümmetlere yüklediğin gibi, bize zor bir yük yükleme! Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeyleri bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge!

Arafat’ta yapacağınız dualarınız makbul olsun.

Salı, Ocak 18, 2005

Haccın Gerekleri

2:197. Hac bilinen aylardadır. O aylarda hacca girişen kimse bilmelidir ki, hacda refes (cinsel ilişki), fusuk (gühahlar), cidal (sövüşmek, döğüşmek) yoktur. Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir. Kendinize azık edinin, şüphe yok ki azığın en iyisi Allah korkusudur. Ey akıl sahipleri! Benden korkun.

Kâbe
Küçültülmüş fotoğraf

Resmin aslı -- Halid Abay

Haccın Gerekleri

1. İhram: Helâl olan bazı hâl ve hareketleri yasaklamak ve telbiye (lebbeyk) okumak
2. Tavaf: Kâbe etrafında yedi kere dönmek ve ardından iki rekat namaz kılmak
3. Say: Safa ile Merve arasında yedi kere dolaşmak
4. Arafat: Arefe günü Arafat düzlüğünde güneş batıncaya kadar durmak
5. Muzdelife: Bayram gecesi Muzdelife vadisinde gün ağarıncaya kadar durmak
6. Taş: Bayram günleri Mina vadisindeki cemrelere belli sayıda taş atmak
7. Kurban: Bayram günleri Mina’da küçük ya da büyük bir hayvan kestirmek (sadece hac ve umreyi birleştirenler için)
8. Tıraş: Saçını ustura ile kazıtmak ya da kısaltmak

Bu gereklerin dördü zaten umre ile ortaktır. Kurban kesmek de şartlı olduğu için, hacca özel yalnız üç iş ile bunların özel zaman ve mekânları kalır: Arefe günü Arafat, bayram gecesi Muzdelife, bayram günleri Mina. Hac bu kadar basit ve kolay

Salı, Ocak 11, 2005

Beytullah'ı Ziyaret

2:196. Hac ve umreyi Allah için tamamlayın.

Arefe ve Kurban bayramı dışında her zaman yapılabilen umre ibadeti, ihramlı olarak tavaf ve say yapmak ve saçın tamamını ya da bir kısmını kesmekten ibarettir. Umreye "küçük hac" ismi de verilir. Ömründe bir defa umre yapmak kimi alimlere göre vacip, kimilerine göre de uyulması istenen bir sünnettir. Her iki durumda da terki doğru değildir. Kâbe ziyaretine sadece bir kere gücü yeteceğini sananlar, hac ve umreyi bir seyahatte birleştirip bu iki görevi yerine getirirler. Sağlığı ve parası yerinde olanların fırsat buldukça umre yapmaları hayırlıdır.

Hacdan önce umreye gitmek, yaygın inanışın aksine, tavsiye edilen bir davranıştır. Böylece hac için gerekli bilgiler ve tecrübe kazanılır, ilerde yapılacak haccın daha şuurlu olması sağlanır. Peygamberimiz de önce üç kere umre seferine çıkmış, bir sene ara vermiş, en sonra hacca gitmiştir. "Umreye gidilirse hac farz olur" düşüncesi temelinden yanlıştır. Çünkü umreye gidebilecek insana hac zaten borç olmuştur, umreye gidip gitmemesi bu borcu değiştirmez.

Kâbe

İhram
Mekke şehrine yalnız Müslümanlar ancak ihramlı olarak girebilir. İhrama girilmesi gereken yerler (mikat sınırları) Mekke'nin epeyce dışından başlar ve hadislerle belirlenmiştir. Örneğin Medine'den gelenler Zulhuleyfe denilen yerde ihrama girer. Bu yer Medine'nin sadece on kilometre güneyindedir. Peygamberimiz yaptığı üç umre ve bir hac için burada kafileyi toplamış ve ihrama girmiştir. Mekke’ye kadar olan 11 günlük yolu ihramlı olarak geçmiştir.

İhram sadece bir giyeceğin adı değildir. Normal hayatta helâl olan bazı hareketlerin yasaklanması niyetidir. Böylece insan özel bir bölgede ve özel bir ziyarette olduğunu hatırlayıp meleklere benzemeye ve "Rahman'ın konuğu" olmaya özen göstermelidir.

İhram için abdest alınır ve iki rekat namazdan sonra telbiye getirilir:

lebbeyk allahumme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk
innel-hamde ven-ni'mete leke vel-mulk, lâ şerîke lek

Buyur Allahım, geldim, ortağın yok Senin, buyur.
Hamd Senin, nimet Senin, mülk Senin, ortağın yok Senin.

Hz. İbrahim'den bu yana tekrar edilen bu kelimelerle bütün konuklar aynı ev sahibine doğru yol alırlar. Müşriklerin hakim olduğu bir süre telbiyenin içine put isimleri karışmıştı. Son Nebi, Kâbe'yi putlardan temizlediği gibi telbiyeyi de eski haline getirmiş ve gönüllerden başka tanrıları çıkarıp atmıştır.

İhram esas olarak kalbden geçen bir niyettir, dil ile söylenmesi gerekmez. Ancak ihramlı olduğu sürece, erkeklerin yüksek sesle kadınların fısıltı ile telbiyeye devamı gerekir. Umre telbiyesi Kâbe’yi görünceye kadar, hac telbiyesi ilk taşı atıncaya kadar devam eder.

Umre ya da hac ziyaretine niyet eden kişi kendisine aslında helâl olan bazı hareketleri yasaklar: Vücuttan kıl ya da tırnak koparamaz veya kesemez, koku veya boya süremez, erkekler başını, kadınlar yüzünü örtemez, evlilik ilişkilerine (refes) giremez, avlanamaz, bitkileri koparamaz, tartışma ya da kavga (cidal) edemez. Normal zamanda helâl olmayan hareketlerin (fusuk) ihramlı için zaten yasak olduğunu belirtmeye gerek yok.

Meleklere benzemenin bir diğer gereği olarak, erkekler bütün elbiselerini iki parça dikişsiz kumaş ile değiştirirler. Bir parçayı bellerine sarıp ikinciyi omuzlarına örterler. Bu basit beyaz giysi insana kefeni ve ölümü hatırlatır, ihram durumunun şuurunu arttırır. Kadınlarda eldiven ve peçe dışında bir kıyafet yasağı yoktur.

Tavaf
2:125. Kâbe'yi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. Ibrahim'in makamını namaz yeri edinin, dedik. Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için evimi temiz tutun diye Ibrahim ve Ismail'e ahd verdik.

Kâbe'nin etrafında yedi kere dönüp iki rekat namaz kılmak bir tavaf sayılır. Tavafa başlama ve bitirme yeri Karataşın (Hacer-ul Esved) bulunduğu doğu köşesidir. Daima Kâbe'nin sağında kalarak yedi dönüş tamamlanır. Tavafa ara verilmez. Ancak, farz namazların başlaması ile sola dönülüp imama uyulur ve selam ile sağa dönülüp tavafa kalınan yerden devam edilir. Tenha bir zamanda tavaf 10 dakika bile sürmezken, hac zamanında bir saati geçmesi normaldir.

Tavaf yeryüzünde ancak Kâbe’nin etrafında yapılabilir. Bu nedenle, Mekke'de bulunan müslümanlar mümkün olduğu kadar çok tavaf etmek isterler. Tavaf, namaz gibi fakat nafile namazdan daha üstün bir ibadet olduğu için, tavaf edenler namaz kılanların önünden geçebilir. Sadece farz namaz için tavafa ara verilebilir, teravih ve cenaze namazı kılınırken bile tavaf devam etmelidir.

Tavaf, insan seli
[ref: Ali Kazuyoshi Nomachi, Mecca the Blessed, Medina the Radiant]

Tavaf edenler Arş'ın çevresindeki meleklere benzerler. Bu meleklerin tek görevi, yaratılış gayesi, hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafında dönmektir. Tavaf için Karataş'ın önündeki çizgiye doğru ilerlenir. Çizgi üzerinde sola doğru dönüp sağ el ile Karataş selamlanır ve Bismillah Allahu ekber denilir. Daha sonra her dönüşte bu selamlama tekrarlanır ve aynı şekilde tavaf çizgi üzerinde bitirilir. Namazdan farklı olarak tavaf sırasında konuşulabilir. Fakat zikir ve tesbih ile meşgul olup dua ve Kur'an okumak tavsiye edilir. Tavaf sırasında okunacak belirli bir dua yoktur. Subhanallah, Elhamdulillah, Allahu ekber gibi mübarek kelimelerin tekrarlanması ya da içten gelen dualarla Tanrı'ya yalvarılması uygundur.

Yedi kere döndükten sonra uygun bir kenarda Kâbe'ye bakarak iki rekat namaz kılınır. Bu namazın İbrahim makamında kılınması şart değildir, herhangi bir yerde olabilir. Güneş doğarken, öğleyin tepedeyken ve batarken herhangi bir namaz kılınmaz. Bu durumda tavaf namazını ertelemek gerekir.

Kâbe
2:126-127. Ibrahim: "Rabbim! Burasını emin bir şehir kıl, halkından, Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti. Allah da: "Inkar edeni de az bir müddet geçindirir, sonra da onu ateşin azabına uğramak zorunda bırakırım, ne kötü sonuç" buyurmuştu. Ibrahim ve Ismail, Kâbe'nin temellerini yükseltiyordu. "Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin" dediler.

Üstünde bitki yetişmeyen taş tepelerle her tarafı çevrili bir vadide yapılan Kâbe, sadeliği ve basitliği ile muhteşem bir yapıdır. Batı dillerindeki "küb" kelimesi bu isimden türemiştir. Buna rağmen tam bir küb şeklinde değildir. Tabanı yaklaşık 11x12 metrelik bir dikdörtgen, yüksekliği de 13 metredir. Koyu renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Üzerinde altın işlemelerle ayetler yazılı olan siyah renkli bir kisve örtülüdür. Hac zamanı, bu kisvenin etekleri yukarı doğru bağlanır ve alttaki taşlar ortaya çıkar.

Kâbe

Kâbe'nin dört köşesi yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir. Doğu köşesi en önemli köşe olup, Karataş, Zemzem kuyusu, İbrahim makamı, Safa tepesi, Mina hep doğu yönündedir ve tavaf çizgisi de bu köşeden çizilmiştir. Diğer üç köşe Hicaz'a komşu ülkelerle anılır: Güneyde Yemen köşesi, kuzeyde Irak köşesi, batıda Şam köşesi. (Şam, eskiden Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin bölgelerinin genel adıydı)

İbrahim makamında, metal muhafaza altında, üstünde derin ayak izleri olan bir taş vardır. Hz. İbrahim Kâbe’nin inşası sırasında bu taşı kullanmıştır. Farz namazlarda imam genellikle bunun solunda, Kâbe kapısının karşında durarak namaz kıldırır. Tavaf namazını burada kılmak için ısrar edenler, yolu kapatarak eziyete sebep olabilirler.

Ibrahim Makamı ve Kâbe

Kâbe’nin kuzey batısı kenarında yağmur sularını akıtmak için altın bir oluk vardır. Gene aynı kenarın dışında 6 metre yarıçapında bir metre yükseklikte yarım daire bir duvar vardır. Bu duvarın ayırdığı alana hicr denir ve Kâbe’nin içi sayılır. Tavaf edenler bunun dışından dolaşır ve farz namaz kılınırken buraya girilmez. Rivayete göre, Hz. İbrahim Kâbe’yi tekrar inşa etmeden önce, burası Hz. Hacer’in evi idi. Aslında zenci bir kadın köle olan Hacer’in kabrinin de burada olduğu sanılıyor.

Bir rivayete göre Kâbe’yi ilk görünce yapılan dua makbuldür. Sadece ilk görünce değil, her zaman Kâbe'ye bakarken yapılan duaların kabul edileceğine inanıp öylece içten dua etmek gerekir. Kâbe'ye bu niyetle bakmak da önemli bir ibadettir.

Karataş
Hz. Ömer Karataş'ı öptükten sonra ona dedi ki: "İyi bilirim ki sen zararı ve yararı olmayan bir taşsın. Rasulullah’ın seni öptüğünü görmeseydim asla öpmezdim." (Buhari 791)

Tavafın başlangıç yerini (bidayet-ut tavaf) işaretleyen bu taşın önünde onu öpmek isteyen insanların oluşturduğu uzun bir kuyruk vardır. Taşı öpmek şart değildir, uzaktan selamlamak yeterlidir. Başka bir hadiste Karataş'ın tavaf ederken kendisini selamlayanlar için Kıyamet gününde şahitlik edeceği söylenmiştir. Kumdan yapılan elektronik parçalarına insan üstü bir hafıza kuvveti veren modern teknoloji sayesinde bu hadiste şaşılacak bir şey kalmamıştır.

Zemzem
Rasulullah ayakta zemzem içti. (Buhari 1900)

Her ev sahibi konuklarına bir şey ikrâm eder. Rahman'ın ikrâmı da soğutulmuş zemzem suyudur. Kaynağı Kâbe'nin biraz doğusunda yeraltında olan bu su tavaf edenlere güç verir. Caminin her tarafına dağıtılmış binlerce bidon içinde sürekli olarak soğuk zemzem bulunur. Tavaf namazından sonra kana kana içilir. Hz. İsmail bebek iken annesi Hacer ile bu ot bitmeyen vadide Rabbinin emri ile bırakılmıştı. Oğlu için su arayan çaresiz anne iki tepe arasında gidip geliyor, bir canlı izi arıyordu. Bir fiili dua olan bu koşuşmanın ve halis niyetin mükâfatı olarak, bebeğin ayağının dibinde tertemiz su fışkırdı. Bu su sayesinde oraya başka insanlar yerleşti, Mekke şehri kuruldu, önemli bir ticaret merkezi oldu. O günden beri, bu ot bitmez bölgede yalnız zemzem değil, dünyanın her yerinden her çeşit ürün bulunmaktadır. Bu da Mekke’nin mukerrem (ikrâm edilen) sıfatının ve Allah’ın rezzak (rızık veren) isminin maddi boyutudur.

Say
2:158. Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kâbe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa, karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verendir ve bilendir.

Tavaf namazından sonra vakit geçirmeden Kâbe'nin doğu tarafındaki Safa tepesine gidilir. Safa ile 350 metre kuzeyindeki Merve arasında dört kere gidip üç kere gelmek ile Say ibadeti tamamlanır. Safa ve Merve tepelerinde her seferinde Kâbe'ye doğru selam verilir ve tavaftaki gibi Bismillah Allahu ekber denilir. Bu tepelerden Kâbe'yi görmek pek mümkün değildir.

Say

Birçok bakımdan tavafa benzemesine rağmen, say tavaftan çok farklıdır. Adeta dünyadaki sağa sola koşmamızın ve koşarken sonucu Allah’tan beklememizin bir sembolüdür. Hz. Hacer’in oğlu için su ararken koşuşturmasının bir hatırasıdır. Bu haliyle say dünyadaki insanların gayretini, tavaf ise Arş'ın etrafındaki meleklerin hareketini temsil eder. Say bedene, tavaf ruha hitabeder. Şunu unutmamak gerekir ki, nafile say yapılmaz. Her umre ve her hac için yalnız birer say vardır. Tavaf ise bu dünyadan olmadığı ve ancak Kâbe'nin yanında yapılabildiği için fırsat buldukça tekrarlanır.

Tıraş
48:27. And olsun ki Allah, peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescidi Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir.

Merve tepesinin çıkışında dizi dizi berber dükkanları say ibadetini tamamlayanları bekler. Burada saçlar ya ustura ile tamamen kazıtılır (halk) ya da makas ile bir miktar kısaltılır (taksir). Kadınlar kapalı bir yerde saçlarının ucundan bir tutamı sembolik olarak keserler.

Erkeklerin saçlarını kazıtması ya da kısaltması umre ve haccın bir sembolüdür. İnsan sevdiği bir şeyden vazgeçerek çirkinleşmeyi göze almakta, “bugün saçımı bırakıyorum, bir gün gerekirse başımı da veririm” şuuruna ermektedir.

Kâbe ve Mescidil-Haram

Pazartesi, Ocak 10, 2005

Hac Ayı ve On Gecesi

Zil-hicce, Hac ayı başlıyor. Hac ancak bu ayda yapılır. Fecr suresinin başında "vel-fecr, veleyâlin 'aşr" şeklinde zikredilen "on gece" işte bu ayın ilk geceleridir. Hac ayının bayram gününe kadar olan ilk on gecesinde salât ve istigfâr konularına daha fazla ağırlık vermek, tekbirleri artırmak tavsiye edilir:

Allahu ekber, Allahu ekber
Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber
Allahu ekber, velillahil-hamd


Bu tekbirlerle, Mekke'de toplanan hacı adaylarına güç verdiğimizi hatırlayalım.

Rahman'ın Konukları
Kâbe Allah'ın evi (Beytullah), onu ziyaret edenler de Rahman'ın konuklarıdır (Duyûfur-Rahmân). Bu ziyaret yılda bir kere belli zamanda, milyonlarca Müslüman tarafından, hac ibadeti olarak yerine getirilir. Diğer zamanlarda yapılan ziyarete ise "umre" denir.

Bir müslüman Süleymaniye camisine gidip kendi başına iki rekat namaz kılsa o kendisi için hayırlı bir ibadettir. Fakat bu iki rekatı Cuma günü öğle vakti hutbeyi dinledikten sonra on bin kişi ile kılsa, bu çok daha hayırlıdır. Umre ve hac arasındaki ilişki buna çok benzer: Umre herhangi bir zamanda tek başına yapılır, ferdi bir ibadettir. Hac ise belirli zamanda ve milyonlarca kişi ile birlikte yapılır. Cuma namazının bir mahalle cemaatini haftada bir kere toplaması gibi, hac da yeryüzündeki bütün müslümanların temsilcilerini yılda bir kere toplar. Bu toplantı haccın esasıdır. Arafat'ta bir öğleden sonra ne kadar çok insan toplanırsa, İslam'ın gücü o kadar belirgin olmaktadır.

3:96-97. Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke'de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kâbe'dir. Orada apaçık deliller vardır, Ibrahim'in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah için Kâbe'yi haccetmesi gereklidir. Kim inkâr ederse, bilsin ki; doğrusu Allah âlemlerden müstağnidir.

Kâbe, 1950'lerde

Kâbe'yi ilk yapan ve insanları hacca çağıran Hz. Muhammed değildir. Ondan en az iki bin sene önce yaşamış olan atası İbrahim de insanları hacca çağırmıştı. Binlerce yıldır insanlar bu çağrıya cevap vererek hac ve umre yapmaya devam ediyorlar. Bu iki ibadet ile meleklere benzeyip eski hatalarına pişman olarak temizlenmiş bir şekilde dünyaya dönüyorlar. Hac ve umrede mezhep farkları yok denecek kadar azdır. Bunun sebebi Peygamberimizin ancak ömrünün son senesinde (Hicretin 10. Yılı) hacca gitmesi ve bu yolculuktaki her hareketinin, her sözünün tam olarak kaydedilmesidir.

Umre ve haccı turistik bir seyahat olarak görüp küçümseyenler, tekrar tekrar gitmeye gerek görmeyenler, bu seyahati mali ve bedeni külfet olarak görenler, çeşitli bahanelerle geciktirenler, sadakayı hacdan üstün sananlar, bir kere hacca gidince çoğu zaman bu fikirlerini orada bırakarak dönerler. Daha önce gitmediklerine hayıflanırlar. Bu dönüşümün sebebi nedir acaba?

İslam'ın uluslar üstü ve zaman ötesi değişmezliği ancak hac yolculuğunda anlaşılır. Kendi şehrimizin ve zaman kesitimizin sınırları içinde bunu anlamak mümkün değildir. Çeşitli renklerde, muhtelif giyimlerde, türlü türlü diller konuşan insanlar bir araya gelir, aynı kelimelerle, aynı hareketlerle, aynı amaçla bir Rabbe yönelir ve yalvarırlar. Bütün bunları inkâr edenler için, ayette "doğrusu Allah alemlerden müstağnidir" denilir, yani Allah kimsenin haccına ve ibadetine muhtaç değildir, o bizim ihtiyacımızdır.

Bütün Yollar Mekke'ye
Bir aydır insanlar akın akın Mekke'ye gidiyor: uçakla, gemiyle, otobüsle, kimisi de yaya. Öyleleri var ki, sadece bu yolculuk için yaşamış. Ömründe bir kere köyünden çıkıyor, küçük yaştan beri hayal ettiği bu diyara ulaşmak için... "Keşke dönmesem" diyerek.

Bu vesile ile hatırlamakta yarar var, Mekke'ye akan uluslararası bu toplulukta, hem yaş ortalaması hem de refah düzeyi olarak vatandaşlarımız ön sırada. Yani, diğer milletler hacca gitmek için ne yaş bekliyorlar ne de servet. Endonezya'da adeta evliliğin ön şartı olduğu için, kadın-erkek çok sayıda genç geliyor o taraflardan.

Henüz hac günleri başlamadı. Duyûfur-Rahmân, hacı adayları, Rahman'ın konukları, şehre varınca ya umre niyetiyle ya da hac niyetiyle bir tavaf ve bir say yaptılar, şimdi arefe gününü, o büyük toplantı gününü bekliyorlar. Sadece hac niyetiyle ihrama girmiş olanlar ihramlı olarak bu günleri geçiriyor. Hac ve umreye ayrı ayrı niyet edenler ise umre ihramından çıkmışlar, normal hayatlarını sürüyorlar. Onlar sekizinci gün akşamı tekrar ihrama girip tavaf yapacaklar, bu sefer hac niyetiyle.

Bu süre içinde kimsenin dilinden düşmeyen muhteşem bir söz var ki, ancak orada hakiki manası ile söylenebilir. Telbiye:

lebbeyk allahumme lebbeyk
lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk
innel-hamde ven-ni'mete leke vel-mulk
lâ şerîke lek


Buyur Allah'ım, geldim
Buyur ki ortağın yok Senin
Hamd Senin, nimet Senin, mülk Senin
Ortağın yok Senin

Pazar, Ocak 02, 2005

Felâh: Gerçek Başarı

hayyâ 'ales-salâ(ti) hayyâ 'ales-salâ
hayyâ 'alel-felâh(i) hayyâ 'alel-felâh

Ezan, ki en güzel çağrı... Bize Rabb'imizle olan buluşmamızı hatırlatıyor: "Haydi namaza! Haydi başarıya!"

Namaz çağrısında neden başarıdan bahsedilir? Başarı nedir? Başarılı kimdir? Bu cümleyi günde hakkıyla beş vakit dinlesek, dünyada somut hedeflerdeki başarıya kilitlenmiş hayat tasavvurlarımız yerle bir olmaz mı? Niye böyle dinlemeyiz? Niye düşünmeyiz? Kulağımızı sağır edip, kalbimizi kapatan nedir?

Kimbilir belki de ülfet ve ünsiyet perdeleridir... Alışkanlık ve kanıksama... Kaybetmeden değerini anlamama...

Acı ki, hiçbir şeyi hakkıyla takdir edemiyoruz...

Korunmuş Kitabımız bize başaranların kimliğini sunar. Aynen Mu'minûn suresinde geçtiği gibi:

qad eflahal-mu-minûn(e)
1. Müminler başardılar, felâha erdiler

Hakikat ki, müminler başardılar, "Rabbim Allah" diyenler başardılar. Zenginler ya da bol diplomalılar değil, iman edenler başardılar. Demek, artık somut ve kısa vadeli düşünme şekillerimizi çöpe atma vakti geldi de geçiyor. Çünkü Kur'an zihnimizi yeni baştan inşa ediyor.

Düşünsek şunu hemen farkedeceğiz ki, Allah insana beş duyu, akıl ve sezgi vermiş. Kendisini ve dış dünyasını algılayabileceği en mükemmel yetilerle donatmış.

"Göz odur dağın arkasını göre,
Akıl odur başa geleceği bile"

Ancak insanın bu yetenekleriyle çözemeyeceği sualleri hâlâ var. Onlar ki, hayatının sualleri... Sebepler perdesini aştıkça hiç bitmeden yenilenen tüm o "Neden?"ler bu cümleden... Vahiy olmasa insanı deli divâne edecek "Nerden geldim ve nereye gidiyorum?" sualleri bu cümleden... Bunların cevaplarını Rabbimiz lutfetmiş, bize konuşmuş ve Kur'an'ı indirmiş...

Ya, O lutfetmeseydi, biz ne yapardık?

Bu durumda bize düşen, O'na yönelip, tasavvurlarımızı O'nun takdirine göre belirlememiz. Yönümüzü O'na dönüp, dünyaya O'nun rızası doğrultusunda bakmamız. Zaten zihniyetimiz olması gerektiği gibi olur ise, eylemlerimiz de peşinden gelecektir.

İşte, bu tasavvurlarımızın inşasına dair güzel ve temel bir sual de şudur:

"Başarılı olmak nedir? Başarısız olmak nedir?"

Vahiy, elimizde varolan yetilerle asla hakkıyla bilemeyeceğimiz bu sualin cevabını bize açıkça verir: "Başarılı olmak mümin olmaktır."

Bu sualin cevabını veren insan arzu ettiği o "başarı" uğruna bir ömür verir. Bütün eylemleri artık sadece o hedefine hizmet eder. Zaten, hesap gününe iman etmiş bir insan ile ahiret inancı olmayan birinin başarı tasavvuru hiç aynı olabilir mi? Eğer aynı olur ise, ortada gerçekten ciddi bir problem olmaz mı?

Bütün müminleri tebrik ederiz.

ellezîne hum fî salâtihim hâşi'ûn(e)
2. Onlar namazda huşu içindedir


"Felâh"ın anahtarı salât demek ki... Onun için ezanda ikisi yan yana. Salât insanı felâha götürür.

vellezîne hum 'anil-lagvi mu'ridûn(e)
3. Onlar boş şeylerden yüz çevirir

"Boş şeyler" genel olarak "boş söz ve işler" olarak açıklanmakta. Zaten ehlullah da malayâniyi dilin âfetlerinden saymıştır. Hatta denir ki:

"Söz bilirsen söyle sözünden ibret alınlar, söz bilmezsen sükût et, seni bir insan sansınlar!"

Rabbimiz bize bu akıl, zekâ ve kalp nimetini hiç onları boş yerlere harcayalım, diye vermiş olabilir mi? Onları boşa harcarsak, en başta kendimize ihanet etmiş olmaz mıyız?

vellezîne hum liz-zekâti fâ'ilûn(e)
4. Onlar zekâtlarını verir


Hem de nasıl verirler:
http://korunmuskitap.blogspot.com/2004/12/nasl-vermeli.html

vellezîne hum lifurûcihim hâfizûn(e)
5. Onlar mahrem yerlerini korur


Beşer doğulur ancak insan olunur. İnsan olanlarsa iffetlerini korurlar.

Zaten şu dünyada insanın gözünü ancak toprak doyuracakken, hevâ ve heveslere kul olmak hiç ona yakışır mı?

vellezîne hum liemânâtihim ve 'ahdihim râ'ûn(e)
8. Onlar emanetlerinin ve sözlerinin çobanıdır

Ne güzel bir deyim, "sözünün eri" der gibi. Bu ayete hiç vurgu yapmadan sıkça tekrarlanan bir hadis vardır:

kullukum râ'un vekullukum mes-ûlun 'an ra'iyyih
Her biriniz çoban, her biriniz sürüsünden sorumlu

Açıklaması da, ekseriyetle, ev halkı, çocuklar, köleler, yanında çalışanlar şeklinde yapılır. Peki, bekâr bir işçinin sürüsü kimdir? "Her biriniz" sözü onun için havada kalmaz mı? Bu hadise iki bakış açısı getirebiliriz: İlk olarak, kontrolümüzdeki organlar var, bize bağlı, hepsinden sorumluyuz.

İkinci nokta ise şu: Bu hadis ve ayeti yan yana koyup, "aynı kelime geçiyor, bunda bir hikmet olabilir mi" diye sual etmeli... Dönüp bu ayetin ışığıyla hadise tekrar bakmalı: "Onlar emanetlerinin ve sözlerinin çobanıdır." Demek ki, aldığımız emanetler ve verdiğimiz sözler de bizim sorumlu olduğumuz sürüler cümlesinden.

vellezîne hum 'alâ salavâtihim yuhâfizûn(e)
9. Onlar namazlarını korur


Gene namaz, bu sefer çoğul. Namazın tekrar edilmesi enteresan...

Namazlı müminleri ayrıca tebrik etmeli, o zaman...

ulâike humul-vârisûn(e)
10. İşte onlar vârislerdir


Neye vâris? Cevap gecikmeden gelir:

ellezîne yerisûnel-firdevs(e)
11. Onlar Firdevs'e vâris olurlar


hum fîhâ hâlidûn
Onlar orada ebedî kalırlar.


Sınav büyük... Herkese başarılar!