Cuma, Ocak 21, 2005

"Bayram ederler yâr ile şimdi"

Bayram'ın imdi, bayramım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd u senâlar, hamd u senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
Hacı Bayram Velî

Heyecan bitti. Dünya döndü, bayrama ermiş olarak... Rahman'ın konukları da dünyaya döndüler, her biri arınmış olarak...

Kutsal topraklara doğan bayram güneşi ümmetin üzerine de doğsun, diye ayrıca dua etmeye ise hiç hâcet yok. O güneş bir kere doğmuş zaten ve her an aydınlatmaya devam ediyor. Bir güneş daha beklememeli boş yere.

Bayramın ilk günü sabah taşını atanlar, kurban kesmeyecekse, ihramdan çıktılar, tavafı tamamladılar ve artık "hacı" oldular. Kurban kesenler biraz daha bekledi. O iş bitinceye kadar ihramda kaldılar. Bundan sonra, ikinci ve üçüncü gün atılacak taşlar kaldı sadece. Dördüncü gün sabahından itibaren hacıların geri dönüşü başlayacak.

Geldikleri gibi dönecekler, ama artık bambaşka bir damla olarak. Kâbe dünyanın kalbi gibi önce insanları kendine çekiyor, sonra temizlenmek üzere Arafat'a pompalıyor, sonra tekrar kendine çekip dünyanın her tarafına gönderiyor. Sanki Arafat dünyanın akciğeri, Kâbe de yüreği... Yılda bir defa atarak, Rahman'ın konuklarını temizlenmiş olarak eski yerlerine yolluyor. Arafat'ta, Muzdelife'de, Mina'da ve Kâbe'yi tavaf ederken bu konuklar sel içinde bir damla, kanda bir hücre gibi...

Tüm dünyada ise insanlar teşrik tekbirleriyle bu aşka ortak oluyorlar. Hele, bir de bu aydınlatan tekbirleri içlerinde Itri'nin o eşsiz sesiyle saklıyorlarsa eğer:

Allahu ekber, Allahu ekber
Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber
Allahu ekber, velillahil-hamd


Bayramınız kutlu olsun. Bayramınız bayram olsun.