Salı, Ocak 11, 2005

Beytullah'ı Ziyaret

2:196. Hac ve umreyi Allah için tamamlayın.

Arefe ve Kurban bayramı dışında her zaman yapılabilen umre ibadeti, ihramlı olarak tavaf ve say yapmak ve saçın tamamını ya da bir kısmını kesmekten ibarettir. Umreye "küçük hac" ismi de verilir. Ömründe bir defa umre yapmak kimi alimlere göre vacip, kimilerine göre de uyulması istenen bir sünnettir. Her iki durumda da terki doğru değildir. Kâbe ziyaretine sadece bir kere gücü yeteceğini sananlar, hac ve umreyi bir seyahatte birleştirip bu iki görevi yerine getirirler. Sağlığı ve parası yerinde olanların fırsat buldukça umre yapmaları hayırlıdır.

Hacdan önce umreye gitmek, yaygın inanışın aksine, tavsiye edilen bir davranıştır. Böylece hac için gerekli bilgiler ve tecrübe kazanılır, ilerde yapılacak haccın daha şuurlu olması sağlanır. Peygamberimiz de önce üç kere umre seferine çıkmış, bir sene ara vermiş, en sonra hacca gitmiştir. "Umreye gidilirse hac farz olur" düşüncesi temelinden yanlıştır. Çünkü umreye gidebilecek insana hac zaten borç olmuştur, umreye gidip gitmemesi bu borcu değiştirmez.

Kâbe

İhram
Mekke şehrine yalnız Müslümanlar ancak ihramlı olarak girebilir. İhrama girilmesi gereken yerler (mikat sınırları) Mekke'nin epeyce dışından başlar ve hadislerle belirlenmiştir. Örneğin Medine'den gelenler Zulhuleyfe denilen yerde ihrama girer. Bu yer Medine'nin sadece on kilometre güneyindedir. Peygamberimiz yaptığı üç umre ve bir hac için burada kafileyi toplamış ve ihrama girmiştir. Mekke’ye kadar olan 11 günlük yolu ihramlı olarak geçmiştir.

İhram sadece bir giyeceğin adı değildir. Normal hayatta helâl olan bazı hareketlerin yasaklanması niyetidir. Böylece insan özel bir bölgede ve özel bir ziyarette olduğunu hatırlayıp meleklere benzemeye ve "Rahman'ın konuğu" olmaya özen göstermelidir.

İhram için abdest alınır ve iki rekat namazdan sonra telbiye getirilir:

lebbeyk allahumme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk
innel-hamde ven-ni'mete leke vel-mulk, lâ şerîke lek

Buyur Allahım, geldim, ortağın yok Senin, buyur.
Hamd Senin, nimet Senin, mülk Senin, ortağın yok Senin.

Hz. İbrahim'den bu yana tekrar edilen bu kelimelerle bütün konuklar aynı ev sahibine doğru yol alırlar. Müşriklerin hakim olduğu bir süre telbiyenin içine put isimleri karışmıştı. Son Nebi, Kâbe'yi putlardan temizlediği gibi telbiyeyi de eski haline getirmiş ve gönüllerden başka tanrıları çıkarıp atmıştır.

İhram esas olarak kalbden geçen bir niyettir, dil ile söylenmesi gerekmez. Ancak ihramlı olduğu sürece, erkeklerin yüksek sesle kadınların fısıltı ile telbiyeye devamı gerekir. Umre telbiyesi Kâbe’yi görünceye kadar, hac telbiyesi ilk taşı atıncaya kadar devam eder.

Umre ya da hac ziyaretine niyet eden kişi kendisine aslında helâl olan bazı hareketleri yasaklar: Vücuttan kıl ya da tırnak koparamaz veya kesemez, koku veya boya süremez, erkekler başını, kadınlar yüzünü örtemez, evlilik ilişkilerine (refes) giremez, avlanamaz, bitkileri koparamaz, tartışma ya da kavga (cidal) edemez. Normal zamanda helâl olmayan hareketlerin (fusuk) ihramlı için zaten yasak olduğunu belirtmeye gerek yok.

Meleklere benzemenin bir diğer gereği olarak, erkekler bütün elbiselerini iki parça dikişsiz kumaş ile değiştirirler. Bir parçayı bellerine sarıp ikinciyi omuzlarına örterler. Bu basit beyaz giysi insana kefeni ve ölümü hatırlatır, ihram durumunun şuurunu arttırır. Kadınlarda eldiven ve peçe dışında bir kıyafet yasağı yoktur.

Tavaf
2:125. Kâbe'yi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. Ibrahim'in makamını namaz yeri edinin, dedik. Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için evimi temiz tutun diye Ibrahim ve Ismail'e ahd verdik.

Kâbe'nin etrafında yedi kere dönüp iki rekat namaz kılmak bir tavaf sayılır. Tavafa başlama ve bitirme yeri Karataşın (Hacer-ul Esved) bulunduğu doğu köşesidir. Daima Kâbe'nin sağında kalarak yedi dönüş tamamlanır. Tavafa ara verilmez. Ancak, farz namazların başlaması ile sola dönülüp imama uyulur ve selam ile sağa dönülüp tavafa kalınan yerden devam edilir. Tenha bir zamanda tavaf 10 dakika bile sürmezken, hac zamanında bir saati geçmesi normaldir.

Tavaf yeryüzünde ancak Kâbe’nin etrafında yapılabilir. Bu nedenle, Mekke'de bulunan müslümanlar mümkün olduğu kadar çok tavaf etmek isterler. Tavaf, namaz gibi fakat nafile namazdan daha üstün bir ibadet olduğu için, tavaf edenler namaz kılanların önünden geçebilir. Sadece farz namaz için tavafa ara verilebilir, teravih ve cenaze namazı kılınırken bile tavaf devam etmelidir.

Tavaf, insan seli
[ref: Ali Kazuyoshi Nomachi, Mecca the Blessed, Medina the Radiant]

Tavaf edenler Arş'ın çevresindeki meleklere benzerler. Bu meleklerin tek görevi, yaratılış gayesi, hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafında dönmektir. Tavaf için Karataş'ın önündeki çizgiye doğru ilerlenir. Çizgi üzerinde sola doğru dönüp sağ el ile Karataş selamlanır ve Bismillah Allahu ekber denilir. Daha sonra her dönüşte bu selamlama tekrarlanır ve aynı şekilde tavaf çizgi üzerinde bitirilir. Namazdan farklı olarak tavaf sırasında konuşulabilir. Fakat zikir ve tesbih ile meşgul olup dua ve Kur'an okumak tavsiye edilir. Tavaf sırasında okunacak belirli bir dua yoktur. Subhanallah, Elhamdulillah, Allahu ekber gibi mübarek kelimelerin tekrarlanması ya da içten gelen dualarla Tanrı'ya yalvarılması uygundur.

Yedi kere döndükten sonra uygun bir kenarda Kâbe'ye bakarak iki rekat namaz kılınır. Bu namazın İbrahim makamında kılınması şart değildir, herhangi bir yerde olabilir. Güneş doğarken, öğleyin tepedeyken ve batarken herhangi bir namaz kılınmaz. Bu durumda tavaf namazını ertelemek gerekir.

Kâbe
2:126-127. Ibrahim: "Rabbim! Burasını emin bir şehir kıl, halkından, Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti. Allah da: "Inkar edeni de az bir müddet geçindirir, sonra da onu ateşin azabına uğramak zorunda bırakırım, ne kötü sonuç" buyurmuştu. Ibrahim ve Ismail, Kâbe'nin temellerini yükseltiyordu. "Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin" dediler.

Üstünde bitki yetişmeyen taş tepelerle her tarafı çevrili bir vadide yapılan Kâbe, sadeliği ve basitliği ile muhteşem bir yapıdır. Batı dillerindeki "küb" kelimesi bu isimden türemiştir. Buna rağmen tam bir küb şeklinde değildir. Tabanı yaklaşık 11x12 metrelik bir dikdörtgen, yüksekliği de 13 metredir. Koyu renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Üzerinde altın işlemelerle ayetler yazılı olan siyah renkli bir kisve örtülüdür. Hac zamanı, bu kisvenin etekleri yukarı doğru bağlanır ve alttaki taşlar ortaya çıkar.

Kâbe

Kâbe'nin dört köşesi yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir. Doğu köşesi en önemli köşe olup, Karataş, Zemzem kuyusu, İbrahim makamı, Safa tepesi, Mina hep doğu yönündedir ve tavaf çizgisi de bu köşeden çizilmiştir. Diğer üç köşe Hicaz'a komşu ülkelerle anılır: Güneyde Yemen köşesi, kuzeyde Irak köşesi, batıda Şam köşesi. (Şam, eskiden Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin bölgelerinin genel adıydı)

İbrahim makamında, metal muhafaza altında, üstünde derin ayak izleri olan bir taş vardır. Hz. İbrahim Kâbe’nin inşası sırasında bu taşı kullanmıştır. Farz namazlarda imam genellikle bunun solunda, Kâbe kapısının karşında durarak namaz kıldırır. Tavaf namazını burada kılmak için ısrar edenler, yolu kapatarak eziyete sebep olabilirler.

Ibrahim Makamı ve Kâbe

Kâbe’nin kuzey batısı kenarında yağmur sularını akıtmak için altın bir oluk vardır. Gene aynı kenarın dışında 6 metre yarıçapında bir metre yükseklikte yarım daire bir duvar vardır. Bu duvarın ayırdığı alana hicr denir ve Kâbe’nin içi sayılır. Tavaf edenler bunun dışından dolaşır ve farz namaz kılınırken buraya girilmez. Rivayete göre, Hz. İbrahim Kâbe’yi tekrar inşa etmeden önce, burası Hz. Hacer’in evi idi. Aslında zenci bir kadın köle olan Hacer’in kabrinin de burada olduğu sanılıyor.

Bir rivayete göre Kâbe’yi ilk görünce yapılan dua makbuldür. Sadece ilk görünce değil, her zaman Kâbe'ye bakarken yapılan duaların kabul edileceğine inanıp öylece içten dua etmek gerekir. Kâbe'ye bu niyetle bakmak da önemli bir ibadettir.

Karataş
Hz. Ömer Karataş'ı öptükten sonra ona dedi ki: "İyi bilirim ki sen zararı ve yararı olmayan bir taşsın. Rasulullah’ın seni öptüğünü görmeseydim asla öpmezdim." (Buhari 791)

Tavafın başlangıç yerini (bidayet-ut tavaf) işaretleyen bu taşın önünde onu öpmek isteyen insanların oluşturduğu uzun bir kuyruk vardır. Taşı öpmek şart değildir, uzaktan selamlamak yeterlidir. Başka bir hadiste Karataş'ın tavaf ederken kendisini selamlayanlar için Kıyamet gününde şahitlik edeceği söylenmiştir. Kumdan yapılan elektronik parçalarına insan üstü bir hafıza kuvveti veren modern teknoloji sayesinde bu hadiste şaşılacak bir şey kalmamıştır.

Zemzem
Rasulullah ayakta zemzem içti. (Buhari 1900)

Her ev sahibi konuklarına bir şey ikrâm eder. Rahman'ın ikrâmı da soğutulmuş zemzem suyudur. Kaynağı Kâbe'nin biraz doğusunda yeraltında olan bu su tavaf edenlere güç verir. Caminin her tarafına dağıtılmış binlerce bidon içinde sürekli olarak soğuk zemzem bulunur. Tavaf namazından sonra kana kana içilir. Hz. İsmail bebek iken annesi Hacer ile bu ot bitmeyen vadide Rabbinin emri ile bırakılmıştı. Oğlu için su arayan çaresiz anne iki tepe arasında gidip geliyor, bir canlı izi arıyordu. Bir fiili dua olan bu koşuşmanın ve halis niyetin mükâfatı olarak, bebeğin ayağının dibinde tertemiz su fışkırdı. Bu su sayesinde oraya başka insanlar yerleşti, Mekke şehri kuruldu, önemli bir ticaret merkezi oldu. O günden beri, bu ot bitmez bölgede yalnız zemzem değil, dünyanın her yerinden her çeşit ürün bulunmaktadır. Bu da Mekke’nin mukerrem (ikrâm edilen) sıfatının ve Allah’ın rezzak (rızık veren) isminin maddi boyutudur.

Say
2:158. Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kâbe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa, karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verendir ve bilendir.

Tavaf namazından sonra vakit geçirmeden Kâbe'nin doğu tarafındaki Safa tepesine gidilir. Safa ile 350 metre kuzeyindeki Merve arasında dört kere gidip üç kere gelmek ile Say ibadeti tamamlanır. Safa ve Merve tepelerinde her seferinde Kâbe'ye doğru selam verilir ve tavaftaki gibi Bismillah Allahu ekber denilir. Bu tepelerden Kâbe'yi görmek pek mümkün değildir.

Say

Birçok bakımdan tavafa benzemesine rağmen, say tavaftan çok farklıdır. Adeta dünyadaki sağa sola koşmamızın ve koşarken sonucu Allah’tan beklememizin bir sembolüdür. Hz. Hacer’in oğlu için su ararken koşuşturmasının bir hatırasıdır. Bu haliyle say dünyadaki insanların gayretini, tavaf ise Arş'ın etrafındaki meleklerin hareketini temsil eder. Say bedene, tavaf ruha hitabeder. Şunu unutmamak gerekir ki, nafile say yapılmaz. Her umre ve her hac için yalnız birer say vardır. Tavaf ise bu dünyadan olmadığı ve ancak Kâbe'nin yanında yapılabildiği için fırsat buldukça tekrarlanır.

Tıraş
48:27. And olsun ki Allah, peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescidi Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir.

Merve tepesinin çıkışında dizi dizi berber dükkanları say ibadetini tamamlayanları bekler. Burada saçlar ya ustura ile tamamen kazıtılır (halk) ya da makas ile bir miktar kısaltılır (taksir). Kadınlar kapalı bir yerde saçlarının ucundan bir tutamı sembolik olarak keserler.

Erkeklerin saçlarını kazıtması ya da kısaltması umre ve haccın bir sembolüdür. İnsan sevdiği bir şeyden vazgeçerek çirkinleşmeyi göze almakta, “bugün saçımı bırakıyorum, bir gün gerekirse başımı da veririm” şuuruna ermektedir.

Kâbe ve Mescidil-Haram

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home