Tuhaf bir bir bilmece:
öyle bir doğru söz bulun ki,
söyleyen yalancı olsun
Yani söz doğru, söyleyen yalancı.
Kitabımızda ilginç bir örneği var.
63:1 izâ câekel-munâfiqûne qâlû
münâfıklar sana geldiğinde şöyle derler:
neşhedu inneke lerasûlullâhi
"Şehadet ederiz ki, sen elbette Allah'ın elçisisin"
Söz doğru, Allah biliyor, biz de şâhidiz:
vallâhu ya'lemu inneke lerasûluhû
Allah biliyor ki, sen elbette O'nun elçisisin
Ancak söyleyen yalancı, biz bilmeyiz, Allah şâhit:
vallâhu yeşhedu innel-munâfiqîne lekâzibûn
Allah şehadet eder ki, o münafıklar hiç şüphesiz yalancıdırlar.
Demek ki, özü de sözü de bir olan o elçi (salât ve selam ona) hakkında, bir yalancının dili bile yalan söylemesine izin vermiyor, doğruluğuna şahit oluyordu.